Halk arasında birçok kişi tarafından bilinen bir söz var, Mevlana’nın sözü; “Ne kadar bilirsen bil; söylediklerin, karşındakinin anladığı kadardır.”
Bu sözü düşününce bir kişinin zihnindeki düşüncenin ondan çıkışı ile başka bir kişiye girişinin her zaman aynı şekilde olmadığını daha iyi anlayabiliyoruz. Anlatılan şeyin etkisini sadece anlatıcı değil, alıcı kişi de belirliyor. Tabi bu durum sadece anlatma veya anlama kapasitesiyle de ilişkili değil. Alıcı kişinin konuya verdiği önem, düşünce tarzı, o an ki fiziksel ve ruhsal hali de bu konu da oldukça belirleyici faktörler. Anlatılan aynı konu bazı insanlar için oldukça etkili olabilirken başka insanlar için önemsiz ve anlamsız olabiliyor, bu da o konuyu anlamak için sarf edilen çabayı düşürüyor.
İletişimde durum yukarda anlatılanlardan çok daha çeşitli olabiliyor. Bazen insan anlayamazken bezen anlamak için bir uğraş bile sergilemiyor. Bazen anlatılan durum kişinin düşünce dünyasının dışında veya inançlarıyla bağdaşmayan şeyler olabiliyor burada da herkes durumu çok kolay anlamlandıramayabiliyor. Bazen de bu evreye bile geçemiyor insanlar, anlamayı veya anlamak için çaba sarf etmeyi bırak, dinlemiyorlar bile.
Dinlemek, anlamanın başlıca belirleyicisi. Dinlemeden anlamaya çalışan, yorumlar yapan, yargılayan insanlar genellikle hatalı tepkiler verebiliyor. Bu durumda hem kendisi hem de karşısındaki kişi bu durumdan oldukça olumsuz etkileniyor.
İnsan ilişki kuran, sürekli iletişimde olan sosyal bir varlık. İlişkide olan insanın da en büyük ihtiyaçlarından bir anlaşılma ihtiyacı. Ancak bu ihtiyacı ne derecede karşılayabiliyor bu meçhul. Çoğu insanın anlaşılmadığından şikayetçi olduğuna tanık olmuşuzdur. Anlaşılamayan insanın da yaşadığı sorunlar peşi sıra gelmeye devam eder. Hem kendisi, hem karşısındaki hem de ikisinin kurduğu ilişki bu sorunlardan nasibini alır. İşin vahim tarafı ise çoğu durumda, anlaşılmadığını düşünen insanın dinlenilmediği fark ediliyor.
Dinlemek iletişimin asıl anahtarı. Ne kadar konuşursak konuşalım bir dinleyen bulamadığında anlattığını tam anlamıyla hissedemiyor insan. Yani yukarıdaki söz gibi benim konuştuklarım karşımda dinleyen varsa daha önemli hale geliyor. Böyle bakıldığında anlamaktan da ziyade sadece dinlemek bile iletişimde karşındaki insana iyi gelebiliyor.
Daha iyi iletişim için dinlemeyi öğrenmesi gerekiyor insanların. Özellikle de etkin dinlemeyi. Karşındaki insana değer vererek, söylediklerini hemen yorumlamaya veya yargılamaya çalışmadan, zihni temiz ve berrak bir biçimde dinlemesi gerekiyor insanın. Dinlemek için sadece karşındakinin sözünü kesmemek yetmiyor. Onun sözünü kesmediğin gibi dinlediğini ona hissettirecek geri bildirimleri de vermek gerekiyor. Hemen olumlu veya olumsuz tepki göstermeden, kendinden bir şey katmadan ve direkt tavsiye vermeden dinlemesi gerekiyor insanların. Anlatılan konuyla ilgili bilgin ve senin de yaşantıların olabilir, ama anlatma ihtiyacı olan insana bunları aktarmak onun çok da hoşuna gitmiyor. Bazen bir şey yapmak istiyor olsan da karşındaki insanın o an tek ihtiyacı belki de senin onu dinlemen oluyor.
Anlaşılmak, dinlenilmek bir insan için çok önemli bir ihtiyaç. Dinlememek önemsiz gibi görünse de karşındakine yaptığın önemli bir kötülük. Dinlemek ise ne kadar basit gibi görülse de önemli bir meziyet önemli bir iş. Hele yukarıda anlattığım bütün özellikleri sergileyerek dinlemek çok da kolay bir iş değil. Ama ilişki için, iletişim için ciddi anlamda olmazsa olmazlardan. İnsanları dinlemeye özen göstermek ve bizi dinleyen insanlarla çevremizi şekillendirebilmek dileğiyle.
Samsun Psikolojik Destek Platformu kapsamında Samsun Psikolog, Samsun Psikolojik Danışman ve Samsun Psikoterapist hizmetleri için proje sosyal medya adreslerini ve www.ademtatar.com web adresini ziyaret edebilirsiniz.
Bilgi Almak ve Randevu İçin Arayınız: 05399277232
Adem Tatar
Uzm. Kl. Psk. /Psikoterapist